2025/37 Uluslararası Mali Gelişmeler (Nisan - Temmuz 2025 - 3 Aylık Özet)
Değerli okurlarımız,
Uluslararası ticaret ve ekonomi politikalarını etkileyen vergi ve mali politikalar alanındaki küresel gelişmeleri takip ederek iş dünyasını ilgilendirebilecek konularda bilgi ve değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bizi ilgiyle takip ettiğiniz için teşekkür ederiz.
2025 yılında gündem yeni Trump yönetiminin hem ABD’de hem de dünya genelinde attığı adımların küresel dengeler üzerindeki sarsıntılarıyla meşgul durumda. ABD tarafından açıklanan yeni gümrük tarifeleri bir anda uluslararası ticaret savaşlarını körüklerken diğer yandan da Çin, Rusya ve AB gibi önemli oyuncular tarafından karşı eylemleri ve politik tepkileri tetikliyor.
ABD’nin yeni yönetimi dünyada devam eden çatışmaları sonlandıracağı söylemi ile iş başına gelmişken bir anda İsrail’in İran üzerine yaptığı operasyona destek vermesi ve ardından İran’ın nükleer tesisleri olduğu söylenen bölgelere fiilen ABD destekli askeri operasyon yapılması bölgede hiçbir ihtilafın kolay çözülmeyeceğini göstererek dünyada risk algısını arttırdı ve yatırımcıları tekrar güvenli limanlara geri dönmek zorunda bıraktı desek herhalde yanlış olmaz. Bu gelişmelerin kaçınılmaz olarak (ülkemizi de etkileyecek) ticari ve ekonomik etkileri olacağına dikkat edilmelidir.
Dünyada böyle bir belirsizlik ortamı varken Türkiye’de bir yandan “terörsüz Türkiye” sloganı ile uzun süredir devam eden terör sorununa bir çözüm bulunmaya çalışılmasının yarattığı olumlu havanın ekonomik etkilerini görmeyi beklerken diğer yandan ülkenin seçilmiş belediye başkanları ve ana muhalefet partisi ekseninde başlayan soruşturma ve tutuklama dalgasının yarattığı olumsuz etkileri yaşıyoruz. Ülke genelinde cumhurbaşkanlığının en güçlü adayı olarak gösterilen İBB Başkanı’nın önce diplomasının iptal edilip ardından birçok çalışma arkadaşı ile birlikte ani bir yolsuzluk ve terör soruşturmasına konu edilmesi daha sonra muhalif belediyeler üzerinde giderek artan soruşturma ve tutuklama dalgaları ile ana muhalefet (ve çoğu seçim anketine göre Türkiye’nin birinci) partisi üzerine kayyum atanması gündemi hem yerli hem yabancı yatırımcılarda Türkiye’nin rejimi ile ilgili kaygıların artması ve ülkenin risk priminin yeniden yükselmesine sebep oldu. Yabancı yatırımcıların liderlik ettiği fon çıkışları borsada ciddi bir kayıp ve döviz kurunda devalüasyon ile devam eden olumsuz süreç (ilk tahminlere göre) TCMB’nin yüksek miktarda rezerv satarak ancak kontrol altına alabildiği bir noktaya geldi.
2025 yılı başlarken yeni ekonomi yönetimi ile uygulamaya devam edilen “ortodoks” mali politikalar yoluyla yüksek enflasyon ve faiz ortamı ile mücadele edilirken, emekli, memur ve asgari ücretli gibi sabit gelirli kesimin görece bir gelir artışı beklentileri yine bütçe kaygıları gölgesinde kalarak gerçekleşmemişti. Ekonomi yönetiminin çözüm olarak gündeme getirdiği “tasarruf” ve “vergi paketleri” gündemde şimdilik ağırlığını kaybetti. Hükümet şimdilik yeni vergi artışından çok mevcut vergilerin daha etkin toplanmasına odaklanmış gibi gözüküyor. Son gelişmeler ve toplumun giderek artan “erken seçim” talebi ise yeni bir seçim ekonomisi dönemine sebep olabilir.
Bu kapsamda, dünyada yaşanan ve Türk yatırımcıları da etkileyebilecek mali gelişmeleri gözlemleyerek, önce yabancı ülkelerde yaşanan gelişmelerle başlayacağız, sonra AB / OECD gibi uluslararası kuruluşların vergi ve mali gündemlerine değindikten sonra Türkiye’de yaşanan önemli uluslararası gelişmeleri başlıklar olarak ileteceğiz.
Keyifli okumalar dileriz.
A. Ülkelerde Yaşanan Mali Gelişmeler
İtalya – Melez (Hybrid) Vergi Yapılarına Yönelik Ceza Düzenlemeleri
İtalya hükümeti melez vergi yapıları (hybrid tax structures) ile mücadele kapsamında, bu gibi yapıları zamanında ve tam olarak İtalya vergi makamlarına beyan eden mükelleflerin cezaya tabi tutulmayacağına yönelik bir kararname yayımladı. Bu karar BEPS (Action 2) ve AB (ATAD 1&2) gibi uluslararası vergi mücadele süreçleri ile de uyumlu olarak değerlendiriliyor.
Bu gibi “melez” vergi yapıları, bir kuruluş veya finansal enstrümanın farklı ülkelerde farklı vergisel tanımlardan yararlanarak iki defa gider yazılması veya bir ülkede gider yazılan unsurların karşı ülkede vergilendirilen gelirlere dahil edilmemesi gibi sonuçlara sebep olmasıyla ortaya çıkıyor ve uluslararası vergi yapılandırmalarında planlama aracı olarak kullanılıyor.
En bilinen örnekleri; iki grup şirketi arasındaki finansman işleminde bir ülkede borç olarak kabul edilen tutarlar üzerinden ödenen faizlerin gider yazılırken aynı tutarın karşı ülkede sermaye gibi değerlendirilerek elde edilen gelirin istisna kazanç olarak kayda alınması veya ortaklık (partnership) gibi iş yapış türlerinin bir ülkede tüzel kurum olarak kabul edilmeyerek kurumlar vergisine tabi tutulmazken karşı ülkede ortakların elde ettiği gelirin istisnalardan yararlandırılması yoluyla vergi dışı kalması olarak söylenebilir.
İtalya’da yeni açıklanan koruma hükümlerinden yararlanabilmek için mükelleflerin tüm grup yapılarını, vergisel pozisyonlarını, melez türde yer alabilecek işlemlerini ve vergisel analizlerini vergi idaresi ile tam ve zamanında paylaşması gerektiğine dikkat çekiliyor.
İsviçre – Gayrimenkul Şirketleri Hisse Devirlerine ilişkin vergi mahkemesi kararı
İsviçre’de verilen bir mahkeme kararında, gayrimenkul yatırımı amacıyla kurulan bir şirketin hisselerinin devrinin İsviçre vergi idaresi tarafından gayrimenkul satışı gibi değerlendirilerek vergilendirilmesinin vergi anlaşmaları hükümlerine göre doğru olmadığı teyit edildi.
Örnek olayda, yabancı ortaklı olarak İsviçre’de kurulan gayrimenkul yatırım şirketinin yabancı ortakları tarafından yapılan hisse devri işleminin ilgili ülke ile olan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması (double tax treaty) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ilgili vergi anlaşmasının “değer artış kazançlarına” ilişkin maddesinde gayrimenkul tutan şirketler için özel hüküm olmadığı müddetçe yapılan işlemin “hisse devri” olduğunun kabul edilmesi ve buna göre hisse devrinden kaynaklanan kazançlara vergi istisnası uygulanmasının doğru olduğu yönünde karar verilmiştir.
Türkiye’nin de taraf olduğu benzer vergi anlaşmalarının “sermaye değer artış kazançlarının” (taxation of capital gains) vergilendirilmesi konusunu düzenleyen 13.madde hükümleri (ve varsa ek protokol açıklamaları) dikkate alınarak benzer olaylar için vergilendirme hakkının tespiti önem arz etmektedir.
Bu anlaşmaların bir kısmında aktif varlıkları ağırlıklı olarak gayrimenkul yatırımlarından oluşan şirketler için özel hüküm olduğuna dikkat edilmelidir.
Finlandiya – Kurumlar Vergisi Reform Tasarısı açıklandı
Finlandiya hükümeti ekonomik aktiviteyi canlandırmak, yatırım cazibesini arttırmak ve inovasyon faaliyetlerini desteklemek için yeni bir kurumlar vergisi reform tasarısı açıkladı. Bu kapsamda açıklanan önemli değişiklikleri aşağıda özetliyoruz:
- Kurumlar vergisi oranının 2027 yılından itibaren 20%’den 18%’e düşürülmesi; mali zararların 10 yıl yerine 25 yıl ileri taşınmasına olanak verilmesi
- Özel Sermaye Fonları (Private Equity) yatırımlarına yönelik; yabancı yatırımcılar için kolaylaştırıcı uygumalar tanımlanması, kâr amaçlı olmayan yatırımlar için vergi istisnaları uygulanması, uluslararası ve AB düzenlemeleri ışığında yeni fon yapılarına izin verilmesi
- Hızlı büyüyen girişim şirketleri (Growth Companies) için; hisse opsiyonları ve sermaye teşvikleri uygulamaları ile ilgili geliştirilmiş vergi politikaları, ülkeye gelen yabancı çalışanlar için vergi oranının 35%’ten 25%’e düşürülmesi
- Şirket birleşme ve satın alma (M&A) süreçleri ile ilgili; mevzuatın kapsamlı olarak gözden geçirilmesi ve “earn out” gibi özellikli işlemlerin vergi uygulamasının netleştirilmesi
- Diğer önemli düzenlemeler; temiz çevre odaklı yatırımlara vergi kredisi verilmesi, işletmelerin aile içinde devri konusunda vergi kolaylıkları sağlanması, gayrimenkul yatırımlarının vergilenme prensiplerinin piyasa koşullara göre güncellenmesi
Almanya – Vergisel İşyeri vergi anlaşmaları kapsamında “işveren” olarak kabul edilmiyor
Almanya Federal Mahkemesi’nin vermiş olduğu güncel bir kararda, Almanya’da kurulu bir şirketin yurtdışındaki “vergisel işyerleri” (Permanent Establishment) olarak kabul edilen şubelerinde çalışan personelin asıl işvereni olarak Almanya’da kurulu ana şirketin kabul edilmesi gerektiği, bu sebeple söz konusu personelin (yurtdışı işyeri/şube adına kayıtlı olsa da) Almanya’da geçirdikleri çalışma günlerine karşılık gelen ücretlerinin Almanya’da ücret vergisine tabi tutulması gerektiği açıklandı.
Örnek olayda, yurtdışında kurulu şube veya benzeri işyerlerinin “tüzel kişiliği” olmaması ve ana şirketten bağımsız karar alamaması gibi unsurlar dikkate alınarak bu gibi işyerlerinin çalışanların hukuken işvereni statüsünde kabul edilemeyeceği belirtildi.
Diğer ülkelerde de tartışma konusu olabilecek bu gibi durumlarda ülkelerin farklı mevzuat ve yargı kararları doğrultusunda uygulama yapabileceğine dikkat çekiliyor. Ayrıca, Almanya’da ücret gelir vergisine tabi tutulan tutarların diğer ülkede de (şube kayıtlarında) ücret olarak vergilendirilmesi halinde çifte vergilendirmenin nasıl giderileceği konusu bir sorun olarak ortaya çıkabilir.
İspanya – Yabancıların Kira Geliri Vergilendirmesi
İspanya’da yabancıların ev sahibi olma oranının artması sonucu yabancı yatırımcıların elde ettiği kira geliri vergilemesi önemli bir başlık olarak ortaya çıkmış durumda.
İspanya vergi idaresinin bu konudaki yaklaşımı öncelikle gayrimenkulden elde edilen gelirin ticari kazanç, gayrimenkul geliri veya bir işyerine atfedilen gelir olmamasına göre değişiklik gösteriyor. Gayrimenkul kiralanmasına bağlı olarak hizmet verilip verilmemesi, kısa veya uzun süreli kiralamaya konu edilmesi, İspanya’da bu işlemlere aracılık eden bir kişinin olup olmaması gibi faktörler elde edilen gelirin sınıflandırılması için kritik oluyor.
Bu konular özellikle Türkiye gibi AB dışında yerleşik yatırımcılar için önemli vergisel sonuç doğurabiliyor. Bu sebeple bu kapsamda gelir elde eden kişilerin yetkin bir danışmanla çalışması tavsiye ediliyor.
Avustralya – Aşırı Borç Finansmanı yapıları hedef alınıyor
Avustralya vergi idaresi, ilişkili taraflar arasında yapılan finansman işlemlerinde faiz oranları ile birlikte kullanılan borcun büyüklüğüne de bakarak Transfer Fiyatlaması incelemelerini arttıracağını açıkladı. Bu rehber daha önce açıklanan örtülü sermaye (thin capitalisation) ile ilgili kurallara ek 2023 yılından geçerli olarak (geçmişe yönelik) olarak uygulanacak.
Özellikle grup içi kredi kullandıktan sonra yüksek nakit varlık tutan, borç oranlarını arttırmak için yüksek garantiler veren veya sürekli örtülü sermaye sınırlarında borç kullanan şirketlerin yüksek risk grubunda olacağı belirtiliyor. Daha düşük borç/sermaye oranları veya hem grup içi hem grup dışı kredileri birlikte kullanan şirketlerin ise görece daha düşük riskli görüleceği anlaşılıyor.
Grup içi finansman kullanan firmaların bu yeni gelişmeler doğrultusunda mevcut yapılarını gözden geçirmesi ve gerekirse yeniden yapılandırması tavsiye ediliyor.
ABD – Trump yönetiminin yeni vergi tasarısı (Big Beautiful Bill Act) etkileri ne olacak?
Trump yönetiminin talebiyle ABD Temsilciler Meclisi tarafından sunulan yeni vergi tasarısı (“One Big Beautiful Bill Act” olarak biliniyor) önemli vergi değişiklikleri içeriyor. Uygulamaya geçmesi halinde yabancı yatırımcılar ve M&A işlemleri için de önemli etkileri olacak olan yasa tasarısı konusunda (özellikle yabancı yatırımcıları etkilemesi muhtemel olan) öne çıkan başlıklar aşağıdaki gibi özetleniyor:
- Faiz indirimi ile ilgili kurallar gevşetiliyor, EBITDA bazlı bir sınırlamaya geçiliyor, daha yüksek borç (leverage) yoluyla yatırım veya satın alma faaliyetlerine olanak veriliyor
- İlave amortisman uygulaması; yeni yatırımlar için aktife alınan varlıklar üzerinden (koşullara bağlı olarak) 100%’e varan ilave amortisman uygulaması getiriliyor
- Ar-Ge harcamalarının doğrudan gider yazılmasına olanak veriyor, uygulamanın 2030 yılına kadar geçerli olması öngörülüyor
- ABD’ye yönelik ayrımcı ekonomik faaliyet içinde olduğu kabul edilen ülkelerden elde edilen gelir üzerinden ilave vergi alınması (bu ülkeler ile karşılıklı olarak yatırımlara olumsuz etki edeceği değerlendiriliyor)
- Yabancı ortaklı şirketlere yönelik kurallar sıkılaştırılıyor, ancak portföy yatırımı şeklinde pasif olarak ABD şirketlerine ortak olan yatırımcılar yeni kurallardan muaf olacaklar
- Yüksek gelir grubundaki çalışanlar ve profesyoneller için yeni vergi düzenlemeleri hayata geçiriliyor
Uygulamaya başladığında, özellikle sermaye yoğun, Ar-Ge ve ağır sanayi barındıran şirketlerin vergi yüklerinde önemli indirimler getirmesi beklenen yasa tasarısının bir yandan ekonomik büyüme ve istihdamı teşvik etmesi beklenirken diğer taraftan ABD’ye gelen yabancı yatırımcılar ve sınır ötesi yapılandırmalar için ilave kurallar ve zorluklar da ortaya koyacağı görülüyor.
Şirketlere sağlanan ilave vergi indiriminin ABD bütçesinde yaratacağı açıkların bir yandan eğitim ve sağlık gibi kamu harcamalarının kısılması ve diğer yandan da artan tarifeler (gümrük vergileri) ile finanse edilmeye çalışılmasının yaratacağı enflasyonist etkileri ABD kamuoyunda eleştiriler yaratıyor ve ekonomik ve sosyal anlamda beklenmeyen olumsuz etkileri de olabileceği tartışılıyor.
Slovakya – 2025 yılı önemli vergi düzenlemelerinin uygulama detayları belirleniyor
Slovakya hükümeti tarafından 2025 yılında hayata geçirilen (daha önce açıklanan) vergi konularında yeni düzenlemeler ve açıklamalar yapılmıştır, bu konular içinde yatırımcıları ilgilendirebilecek bazı önemli konular aşağıdaki gibi özetlenebilir:
- Slovakya 2025 yılından geçerli olmak üzere 3 basamaklı bir vergi sistemine geçiş yapmıştır (Küçük vergi mükellefleri için 10%; 5 milyon Euro kadar geliri olan mükellefler için 21%; 5 milyon Eurodan fazla gelirler için 24%) (2024 yılında genel vergi oranı 21%). Bu uygulamadan yararlanmak için gerekli usuller belirlenmiştir.
- 2024 yılında hayata geçirilen finansal işlem vergisi (financial transaction tax) uygulamasında değişiklikler yapılarak kapsama giren mükelleflerin ve işlemlerin netleştirilmesi yönünde düzenlemeler yapılmıştır.
- Yeni yatırımlar için devlet yardımları (state aids) ve teşvikleri (incentives) uygulaması güncellenmiştir. Desteklerden yararlanmak için minimum yatırım tutarı (gelişmiş bölgelerde EUR6mn, diğer bölgelerde daha düşük) ve yatırıma katkı oranları (en yüksek oran 50%) bölgesel olarak açıklanmıştır.
İsviçre – Vergi Mahkemesi TF uygulamasında her yılın ayrı değerlendirileceğine hüküm verdi
İsviçre (Zug) vergi mahkemesinin yakın zamanda verdiği bir kararda çok uluslu bir şirketin İsviçre’deki iştirakinin kâr marjını belirleyen Transfer Fiyatlaması (“TF”) politikalarının sonuçlarının her yıl için ayrı değerlendirileceğine karar verdi.
Örnek olayda, çok uluslu bir şirket İsviçre’deki iştirakinin grup içi TF politikası sonucu bir yılda ortaya çıkan yüksek zararların önceki yıllarda oluşan kar ile ortalamasına bakılması ve geçmişe yönelik kâr marjı düzeltmesi yapılması yönünde talebini değerlendirdi. Ancak mahkeme, vergi matrahının dönemsel olarak belirlendiği ve TF politikasının sonuçlarının da her bir mali yıl için ayrı belirlenmesi gerektiğine ve bu sebeple yıllar arası “kâr marjı düzeltmesi” yapılmasının mümkün olmadığına karar verdi.
Temyiz yolu açık olan karar, yerel mahkemelerin çok uluslu şirketlerin TF politikalarına esnek bir şekilde yaklaşmadıklarını da teyit etmiş oldu.
Türkiye – Küresel asgari kurumlar vergisi uygulamasında tebliği henüz çıkarmadı
OECD'nin Matrah Aşındırılması ve Kârın Aktarımı (BEPS) projesinin bir parçası olan ve "Pillar Two" (İkinci Sütun) olarak bilinen Küresel Asgari Kurumlar Vergisi düzenlemeleri, Türk vergi mevzuatındaki yerini almıştır. 750 milyon Euro'yu aşan konsolide gelire sahip çok uluslu işletme grupları için %15'lik bir asgari efektif vergi oranı getiren bu yeni dönem, beraberinde "Küresel Asgari Kurumlar Vergisi Bilgi Beyannamesi" (GloBe Information Return - GIR) adı verilen yeni ve kapsamlı bir beyan yükümlülüğü de getirmektedir. Bu konuda Maliye İdaresi tarafından geniş kapsamlı bir Tebliğ çalışmasının hazırlandığını duyuyoruz. Bu Tebliğ ile sayıları binleri bulan yatırımcı için yeni uygulamaya ilişkin ayrıntılar ortaya çıkmış olacaktır.
B. Avrupa Birliği Düzenlemeleri
AB Yüksek Mahkemesi Uzaktan Satışlarda Vergi Uygulaması ile ilgili karar açıkladı
AB Yüksek Mahkemesi (“ECJ”) uzaktan satışlarda uygulanacak “excise duty” (özel tüketim vergisi) konusunda satıcıların sorumluluğunu arttıran yeni bir karar açıkladı.
AB içinde bir üye ülkeden diğer bir üye ülkeye uzaktan (online vb) satış yapılması halinde, malın nakliyesini yapan satıcı taraf diğer ülkede doğabilecek tüketim vergileri ve KDV yükümlülüklerinden sorumlu tutuluyor. Bu sebeple bazı örneklerde satıcıların diğer ülkedeki müşteriye malın satışını yaptıktan sonra nakliyesini üstlenmediği ancak müşterilerin bazı anlaşmalı nakliye şirketleri ile kendi hesabına nakliyeyi organize edebilecekleri bir satış modeli kullanılmaya başladığı görülüyor. Bu sayede, diğer ülkede malın ithalatı veya teslim aşamasında doğabilecek vergilerin satıcı taraf değil müşterinin sorumluluğunda olduğu iddia ediliyordu.
AB Yüksek Mahkemesi önüne gelen bir davada bu uygulamayı zorlaştıracak bir karar verdi. Uzaktan satış yapılan durumlarda, satıcıların dolaylı olarak da olsa malın nakliyesi konusunda müşteriye yönlendirme ve kolaylık sağladığı durumlarda, satıcının esasında nakliye sürecine dahil olduğu bu sebeple diğer ülkelerde doğabilecek tüketim vergileri ve KDV yükümlülükleri bakımından halen sorumlu tutulabileceklerini açıkladı.
Bu karar, AB içinde yerleşik olan uygulamayı esas itibariyle pekiştirdi ancak satıcıların farklı iş modelleri kullanarak bu sorumluluktan kaçmasının önüne geçilmesi sağlanmış oldu.
AB Komisyonu İsveç’in Stopaj Vergilendirmesini mahkemeye taşıyor
AB Komisyonu, İsveç’in Stopaj (withholding tax) yoluyla yabancı kurumlara uyguladığı verginin iptali için AB Yüksek Mahkemesi’ne başvurdu.
2021 yılından bu yana İsveç AB veya EEA üye ülkelerinde yerleşik müteahhit kurumların (contractor companies) İsveç’te aldıkları işlerden kaynaklı ödemeler üzerinden (eğer İsveç’te önceden istisna belgesi almadıysa) 30% stopaj kesilmesini öngörüyor. Söz konusu vergi, müteahhit kurumların İsveç’te bir işyeri (permanent establishment) oluşturmadığı durumlarda da uygulanıyor.
AB Komisyonu bu uygulamanın AB ana prensiplerinden hizmet sunma hakkının özgürce sağlanmasının önüne geçtiğini iddia ediyor. 2023 yılından bu yana AB tarafından resmi takip sürecinde olmasına rağmen düzelmeyen uygulama hakkında en son yöntem olarak AB mahkemesine gidilmesine karar verildi.
Türkiye’de vergi güvenliği müessesi olarak yabancı kurumların elde ettiği kazançlara stopaj yoluyla vergilendirmeyi yaygın olarak kullanıyor. Son yıllarda dijital hizmet vergisi gibi örneklerle de bunu genişletiyor. Türkiye-AB üyelik süreçlerinin ilerlemesi halinde bu gibi vergi politikalarının da gözden geçirilmesi ve AB ile bazı ihtilafların yaşanması olası gözüküyor.
AB Komisyonu Tabela Şirketlerine yönelik vergi çalışmasını durdurdu
AB Komisyonu tabela şirketleri (shell companies) olarak da bilinen yeterli ekonomik ve ticari içeriği olmayan ve daha çok vergi yapılandırması amacıyla kullanılan şirketler ile mücadele amacıyla yeni bir Direktif çıkartılması yönündeki çalışmaları- bu konuda mevcut AB düzenlemeleri ile çakışma riski göz önünde bulundurularak- durdurduğunu açıkladı.
Özellikle, AB üye ülkeleri DAC6 olarak bilinen Direktif kapsamında sınır ötesi her türlü vergi yapısının beyan ve bildirimin zorunlu hale gelmesinden sonra yeni bir düzenlemenin ilave raporlama ve bürokratik yükümlülükler getireceğinden endişe ediyordu.
AB Komisyonu bu yönde kaygıları dinleyerek, beklenen amaçların DAC6 bildirimlerinde bazı değişiklikler yapılarak sağlanabileceğini kabul etti böylece yeni mevzuat çıkarmaktansa AB içinde mevcut mevzuatın daha etkin kullanılması ve böylece idari iş yükünün azaltılması yönündeki hedeflere destek verdi. Bu yaklaşım AB üye ülkeleri ve yatırımcılar tarafından olumlu olarak karşılanmış bulunuyor.
C. OECD ve Diğer Uluslararası Kuruluşlar
IMF, Yapay Zekaya Hazırlık verisini de yayımlamaya başladı.
IMF, yayımladığı çok sayıda veri ve rapor dışında, 174 ülkenin yapay zekadaki yeri ve hazırlık seviyesini ele alan bir çalışmayı web sayfasında duyurmuştur. 0,2 ile 0,8 arasında ülkelerin sıralandığı bu veriye göre Afrika ülkeleri en sonda yer alırken, Singapur, Danimarka ve ABD en üstte.
Dünya Bankası, Global Ekonomik Raporunu yayımladı
Raporda özellikle, ticaret savaşları, iç politik konular ve gerginleşen ülkeler arası ilişkiler bağlamında ekonomik büyüme ve istihdam konuları ele alınıyor.
Raporun tamamına ulaşmak için bağlantıya tıklayınız.
OECD, Ülke bazlı raporlamada sık yapılan hataları yayımladı
Çok uluslu şirketler belli bir eşiği aştıktan sonra transfer fiyatlandırmasına ilişkin ülke bazlı bildirim formları ve raporlar ile istenen bilgileri istenen formatta sunmak zorunda. OECD, 2025 Mayıs tarihli bir liste ile en çok yapılan hataları yayımlamıştır.
Detaylı bilgi için tıklayınız.
Çok Taraflı Anlaşmada (MLI) son durum nedir?
OECD bünyesinde devam eden vergi kayıp ve kaçakları ile mücadele uluslararası eylem planı (BEPS) kapsamında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında değişiklik yapan çerçeve anlaşması (Multilateral Instrument – “MLI”) Kenya’dan sonra Peru tarafından da kabul edildi.
Temmuz 2025 itibariyle, 89 yargı bölgesi BEPS Sözleşmesini kabul etti veya onayladı ve bu da 1.600'den fazla antlaşmanın değiştirilmesiyle sonuçlandı. BEPS Sözleşmesi tüm İmzacılar tarafından onaylandıktan sonra yaklaşık 350 ek antlaşma değiştirilecek. Anlaşmayı 105 ülke imzalamış durumda. Lübnan imzalayacağını duyurdu ama henüz atmadı.
Ülkelerin onay prosedürlerinin tamamlanmasıyla 1950 anlaşma kapsama alınmış olacaktır. Söz konusu anlaşma 2020 yılında onaylanması için TBMM gündemine sunulmuştu. Yıllar içinde TBMM gündemine gelemeyen bu Anlaşma yenilenmiş ve tekrar gündeme girmiştir. 2024-2026 OVP’de “çok uluslu Türk şirketlerinin uluslararası yeni vergi düzenlemelerinden doğabilecek kayıplarının önlenmesine ilişkin diplomasi geliştirilmesi” aksiyonu olduğunu gördüğümüz için bu Anlaşma’nın bu yıl Meclis gündemine gelmesini bekleyebiliriz.
Türkiye’nin henüz MLI Anlaşmasını Meclis’te kabul etmediğini söyleyelim. Ülkelerin eylemlere ve durumlarına ilişkin karşılaştırmalı bir veri tabanın ulaşmak için tıklayınız.
D. Ülkemizde Neler Var?
Ülkemizde 2025 yılının ikinci çeyreği yoğun mali gündemle devam ediyor. Vergi mevzuatı tarafında enflasyon düzeltmesi konusunda başka konular konuşulmaya başlandı. Yapılan vergisel incelemeler, enflasyon fark hesaplarının çekilmesi, zararına satışlar önemli başlıklar. Bu yıl asgari kurumlar vergisiyle beraber enflasyonist fark hesaplarının işletmeden çekilmesi uygulaması önem kazanıyor.
Meclis gündeminde ise İklim, Maden ve İş Hukuku düzenlemeleri yanında bir de vergi torba kanunu var. Geçen yıl daraltılamayan bazı istisnalara tekrar el atılmış gözüküyor. Elektrikli araçlarda ÖTV matrah düzenlemeleri, ithalde alınan ÖTV’nin KDV matrahına girmesi, kurumlar vergisinde yatırım indirimi kaynaklı indirimli oran uygulaması, OSB ve endüstri bölgelerine ilişkin düzenlemeler de torbanın içinde yer alan diğer konular. Yeni yatırım teşvik sistemiyle beraber süre sınırlaması, yeni teşvik enstrümanları ve azaltılmış vergi indirim oranları maliye politikasında bu alanda bir daraltmaya işaret ediyor. İklim Kanunu yayımlandı, Vergi Kanunu da Cumhurbaşkanı onayını bekliyor.
Torba Kanun ile, yatırım teşviklerinde kullanım süresinin 10 yılla ve Ar-Ge personeli için sağlanan vergi istisnasının asgari ücretin belli bir katıyla (Genel Kurulda da bu haliyle kabul edilirse 40 kat) sınırlanması planlanıyor. Bu konuda suiistimal olduğu ve şirketlerin kar dağıtmak yerine vergisiz bir şekilde huzur hakkı formatında ücret ödediği bilgileri dolaşıyor kamuoyunda.
Vergi oranları tarafında ise, bazı finansal enstrümanlarda stopaj oranlarının artırıldığını görüyoruz.
Üçüncü çeyrek için önemli bir konu e-defter olacak. Ticari defterlerden sonra artık, karar, pay ve genel kurul müzakere defteri gibi defterlerde kâğıt ortamı sona eriyor. Özellikli şirketler temmuz ayında e-deftere geçmek zorundalar. Yeni kurulan şirketler ise 2026’dan itibaren bu kapsama giriyor.
Anayasa Mahkemesi ise vergi ve mali hükümler içeren kanunları incelemeye devam ediyor. En son karara göre İstanbul Finans Merkezinde sağlanan vergisel kolaylıklar Anayasa’ya aykırı değil!
Uluslararası tarafta da anlaşmalar imzalanmaya ve müzakereler yapılmaya devam ediyor. Güncel olarak yenilenen Kore Çifte Vergi Anlaşmasının yürürlük tarihi belli oldu. Türkiye’nin imzalanmış ve yürürlüğe girmiş bulunan anlaşmalarının tamamına Gelir İdaresinin web sayfasında yer alan tablodan ulaşabilirsiniz.
Bunlardan Venezuela ve Çad vergiler açısından 2022’de; Sri Lanka ve Kamboçya 2024’te; Sierra Leone ve Çad Anlaşmaları ise 2025’te yürürlüğe girmiştir.
Türkiye’de ikinci çeyrekte olup bitenleri aylık bültenlerden daha detaylı olarak takip edebilirsiniz. Bu bültende geçen herhangi bir konuyla ilgili sorularınız için danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.
Sevgi ve saygılarımızla,
Tax & International Advisory | Taxia & Taxademy
PDF İndir