İspanya – Yabancı çalışanların yurtdışı kaynaklı hisse opsiyonlarının vergilendirilmesi
İspanya’da yerel vergi mahkemesinin verdiği ve temyizde de onaylanan bir yargı kararı İspanya’da çalışan yabancı kişileri (expatriate) yakından ilgilendiriyor.
Söz konusu kararda, İspanya’ya çalışmak için gelen bir kişinin İspanya’ya gelmeden önceki çalışmaları ile ilgili elde ettiği hisse opsiyonlarının (stock options) ileride nakde çevrilmesi (exercise) tarihinde kişinin İspanya’da mukim (resident) olduğu gerekçesiyle, ortaya çıkan kazancın İspanya’da vergilendirilebilir bir kazanç olduğuna hüküm verildi. Temyiz mahkemesi de söz konusu hisse opsiyonlarının kişinin bu hisseleri elde etmeye hak kazandığı (vesting date) tarihinde elde edilen kazanç olarak kabul edilmesi gerektiğini, her ne kadar hisse opsiyonları yurtdışında çalışma dönemi ile ilgili olsa da hak kazanış tarihinin kişinin İspanya’ya taşınması sonrası olduğu gerekçesiyle söz konusu kararı onayladı.
Uluslararası iş yapış modelleri arasında, yabancı çalışanları ilgilendiren en tartışmalı konulardan birisi olan hisse opsiyonlarının vergilendirilmesi konusunda İspanya’da verilen örnek karar AB içinde diğer ülkelerin de benzer yaklaşımları olabileceğine işaret edebilir, bu sebeple sınır ötesi görevlendirilen personel için özellikle dikkat edilmelidir.
Yunanistan – Yabancı şirketlerin Yunanistan’daki şubelerine yapılan bazı ödemelerin stopaj konusu olmayacağı
Yunanistan’da geçerli olan vergi mevzuatına göre, dar mükellef (non-resident) kurumlara yapılan bazı ödemelerden stopaj kesintisi (withholding tax) yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda, Yunanistan’da şube (branch) veya işyeri (permanent establishment) yoluyla faaliyet gösteren yabancı (AB dışı) şirketlere yapılan yönetim ücreti (management fee) veya teknik, danışmanlık vb hizmet bedeli (service fee) ödemeleri 20% stopaja tabi tutulmaktaydı. Bu uygulamada, yabancı şirketlerin Yunanistan’da sahip olduğu şube veya işyerlerinin de teknik olarak dar-mükellef sayılması dayanak gösterilmekteydi.
Yunanistan vergi idaresi, 2023 yılı içinde yayımlanan bir genel tebliğ (Circular) yoluyla İsviçre mukimi olan veya Yunanistan’ın çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması imzaladığı bir ülkede (örneğin Türkiye’de) mukim olan yabancı şirketlerin Yunanistan’daki şube veya işyerlerine yapılacak benzer ödemelerin stopaja tabi tutulmaması gerektiğini açıklandı. Dayanak olarak, Yunanistan’da kurulu (resident) şirketlere yapılan benzer ödemelerin stopaja tabi olmaması ve ülkelerarası anlaşmalarda yer alan ayrım yapılmaması (non-disrcimination) hükümleri sebebiyle Yunanistan’da kurulu şube veya işyeri ile faaliyet gösteren (ve anlaşmaya taraf olan ülkelerde mukim olan) yabancı yatırımcılara da aynı hakkın sağlanması gerekliliği ifade edildi.
Bu düzenleme, Yunanistan’da faaliyeti olan veya planlayan Türk yatırımcıları doğrudan ilgilendirdiği gibi, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının yorumlanması ve uygulanması konusunda da Türkiye’ye özel bir anlam yüklüyor. Türkiye’de de benzer şekilde faaliyet gösteren yabancı şirketlerin sahip olduğu şube ve işyerleri vergi mevzuatımızda dar-mükellef olarak tanımlanıyor ve kanunda bir ayrım yapılmadığı için dar-mükellef kurumlar için tanımlanan bütün stopaj vb mali yükler ile karşı karşıya kalıyorlar. Karşılıklılık ilkesi gereği, Yunanistan (ve potansiyel olarak diğer ülkelerin) vergi idareleri bu prensibin Türkiye vergi idaresi tarafından da çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının yorumlanmasında dikkate alınması gerektiğini ve benzer şekilde Türkiye’de kurulu şube veya işyeri yoluyla faaliyet gösteren yabancı yatırımcılara stopaj uygulanmaması gerektiğini iddia edebilirler.
Singapur – Aile Yatırım Ofislerine yönelik yeni vergi düzenlemeleri
Aile Yatırım Ofisi (Single Family Office / SFO) olarak bilinen ve varlıklı ailelerin yatırımlarını yönetmek için kurulan yapılanmalar Singapur’da uzun süredir bilinen bir kavram. Bu yatırımcıların hem Singapur ekonomisine hem de genel olarak içinde bulundukları sosyal ve ekonomik sisteme daha fazla katkı vermelerini sağlamak amacıyla bir takım yeni vergisel teşvikler hayata geçiriliyor.
Bunların içinde, “Philanthropic Tax Incentive Scheme” olarak adlandırılan düzenleme ile Singapur’da kurulu bir SFO’nun hem Singapur’da hem de yurtdışında yapacakları yardım amaçlı bağışlar (belirli koşullar dahilinde) 100% vergi matrahından indirilebilecek. Diğer taraftan, yine bu tip SFO’ların yararlandıkları bir vergi istisnası olan “Fund Tax Exemption” uygulaması da genişletilerek özellikle çevresel ve sosyal projelere yatırım yapan SFO’ların istisnalardan yararlanmaları hedefleniyor.
Lüksemburg – “Investment Tax Credit” mekanizması güncelleniyor
Luksemburg’da halen uygulanmakta olan ve yatırımları teşvik etmeyi amaçlayan “Investment Tax Credit” mekanizması 2024 yılından geçerli olmak üzere güncelleniyor.
Yeni sunulan tasarıyla birlikte, genel olarak yatırım yapılan maddi duran varlıkların (binalar ve madenler hariç) değerleri üzerinden hesaplanan vergi indirim oranı (tax credit ratio) arttırılırken, bilançoda yer alan yatırımların toplam tutarı üzerinden de ilave bir vergi indirimi hakkı tanımlanıyor. Teşvikten yararlanmak isteyen projelerin denetlenmesi için de yeni bir sistem öneriliyor.
Söz konusu teşvikler, ülkenin öncelik verdiği dijital dönüşüm veya ekolojik ve enerji sektöründe dönüşüm sağlayan projelere yatırım yapan projelere öncelik veriyor. Tasarının kabul edilmesi halinde, uygulamanın 2024 yılından geçerli olarak yürürlüğe girmesi hedefleniyor.
Lüksemburg – Yatırım Fonlarının hukuki statüleri yeniden düzenleniyor
Lüksemburg global olarak yatırım fonlarının kurulması için tercih edilen ülkelerden birisidir. 2023 yılı içinde Lüksemburg yatırım fonlarının hukuki statülerini belirleyen yeni bir kanuni düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile yatırımcıların daha esnek ve hukuken kontrol edilebilir fon yapıları üzerinden yatırım yapmalarını teşvik etmek ve Lüksemburg’un bölgesel bir yatırım ve finansal merkez olma özelliğini kuvvetlendirmek hedeflenmektedir.
Söz konusu yasal düzenlemeler çerçevesinde Lüksemburg fonlarının kurulabileceği 5 ana hukuki form (SICAR, SIF, RAIF, UCI ve AIFM) mevzuatında düzenlemelere gidilmiştir. Özet olarak, bu fonlara yatırım yapabilecek yatırımcıların tanımında, yatırılacak sermaye miktarı ve süresinin belirlenmesinde, fonlar ile yönetim şirketlerinin ilişkilerinin belirlenmesinde düzenlemeler yapılmıştır.
Almanya – Uluslararası vergi tasarısı mükellef lehine düzenlemeler içeriyor
Almanya’da federal hükümetin sunduğu yeni vergi tasarısı uluslararası yatırımcılar açısından önemli bazı düzenlemeler içeriyor.
Almanya’da kurulu şirketlerin yurtdışında kurdukları iştirakleri vasıtasıyla elde ettikleri pasif karakterli (karpayı, lisans ücreti, faiz vb) gelirlerinin Almanya’da vergilendirilmesine dayanak olan Kontrol Edilen Yabancı Kurum (CFC) düzenlemeleri için “düşük oranda vergilenme” koşulu 25%’den 15%’e indiriliyor. Bu tasarı ile, mükellefler lehine bir düzenleme yapılarak Almanya dışında 15% ve üzeri vergi yükü taşıyan pasif karakterli gelirlerin Almanya’da tekrar vergilendirilmesinin önüne geçiliyor.
Diğer taraftan, Almanya’da kurulu şirketlerin yurtdışına ödediği lisans ücretlerinin, yurtdışında düşük oranlı vergilenen bir gelir olduğunun tespit edilmesi halinde, Almanya’da gider yazılmasını kısıtlayan “license barrier” olarak bilinen düzenleme de yürürlükten kaldırılıyor.
Bu düzenlemeler Almanya’nın OECD vergi reformuna uyumlu olmak için yürüttüğü güncellemelerin bir parçası olarak görülüyor ve 2027 yılı başında yürürlüğe girmesi planlanıyor.
Kanada – Vergi ile ilgili şeffaflığı arttırmak için “zorunlu beyan yükümlülüğü”
Kanada’da yeni yürürlüğe giren vergi düzenlemesi, vergisel konularda şeffaflığı arttırmak amacıyla belirli işlemlerin Kanada Gelir İdaresi’ne (CRA) beyan edilmesini zorunlu kılıyor. Söz konusu düzenleme ile, vergi mükelleflerinin vergi danışmanları ve destekleyici kişiler ile olan ilişkilerinin ve işlemlerinin vergi idaresine açıklanmasını hedefleyen zorunlu beyan yükümlülüğü (mandatory disclosure rules) genişletiliyor. Bu düzenlemeler kapsam olarak çok geniş tanımlandığı ve vergi danışmanlarının dahil olduğu normal ticari işlemler içinde yer alan rutin vergi konularını da kapsayabileceği için uygulamada sorunlar ile karşılanması bekleniyor.
Luksemburg – Asgari kurumlar vergisi uygulaması ile ilgili vergi tasarısı
OECD bünyesinde üzerinde anlaşılan vergi aksiyon planlarının arasında yer alan (Pillar II) global minimum vergileme hedeflerinin uygulanması amacıyla, AB direktifleri ile de uyum içinde, Lüksemburg hükümeti tarafından yeni vergi tasarısı hazırlandı. Bu düzenleme ile, minimum kurumlar vergisi oranı olarak 15% belirlenirken, uygulanacak standart vergi yükü ve efektif vergi yükü hesaplamaları tanımlanıyor ve yerel olarak uygulanacak ilave vergi (domestic top-up tax) devreye alınıyor.
Söz konusu uygulama, global olarak 750 milyon EUR ve üzeri cirosu olan çok uluslu şirketleri (MNE) kapsıyor ve 2024 yılında yürürlüğe girmesi hedefleniyor. Ancak uygulamada ortaya çıkabilecek birçok sorun olduğu ve çok uluslu şirketlerin her bir ülkedeki yerel uygulama ile uyumlu olabilmek için çok yönlü danışmanlık almaları gerekeceğinin altı çiziliyor.
İsviçre – Sınır ötesi istihdam ve eden çalışma ilişkilerini düzenleyen AB anlaşması
AB düzenlemeleri gereği birden çok ülke için hizmet veren çalışanlar hizmetlerinin önemli bir bölümünü (25% veya üzeri) yerleşik oldukları ana ülkede gerçekleştiriyorlarsa, sadece o ülkenin sosyal güvenlik uygulamalarına tabi olabiliyorlar. İşverenler bu sebeple evden çalışma (home-office) düzenlemesi içinde istihdam ettikleri yabancı çalışanlar için beklenmedik sosyal güvenlik yükleri ile karşı karşıya kalabiliyorlardı. COVID döneminde yürürlükte olan daha esnek kuralların 2023’te yürürlükten kalkması sonrası İsviçre hükümeti AB/EFTA üye ülkeleri arasında yapılan yeni anlaşma sınır ötesi istihdam ilişkileri için evden çalışma olanaklarını genişletmeyi hedefliyor.
İtalya – Değer artış kazançlarının vergilenmesine ilişkin yüksek mahkeme kararı
İtalya’da yüksek mahkeme yabancı yatırımcıların İtalya’daki bir şirketin hisselerini satmalarından kaynaklanan değer artış kazançlarının (capital gains) vergilendirilmesi konusunda önemli bir karara imza attı.
İtalya’da yerleşik şirketlerin kendi aralarında yaptıkları alım ve satımlar özel vergi istisnalarından (participation exemption) yararlanabilirken İtalya dışından doğrudan yatırım yapan yabancı şirketlerin elde ettikleri değer artış kazancı 26% oranında vergilendirilebiliyordu. Yüksek mahkeme kararında, bir AB üye ülkesinde yerleşik olan yabancı yatırımcıların bu şekilde İtalyan vergi mükelleflerinden farklı bir vergilendirmeye tabi tutulmasını AB prensipleri içinde yer alan kurulum hakkı (right of establishment) ve sermayenin serbest dolaşımı (free movement of capital) ilkeleri ile çeliştiği için reddetti.
Bu karar doğrultusunda, İtalya içinde yatırım yapacak yabancı yatırımcıların başka bir AB üye ülkesi üzerinden (gerekli koşullar ve şartlar sağlanarak) yatırım yapması halinde ilave vergi yükü ile karşılaşmasının önüne geçilebileceği için AB dışı yatırımcılar için de değerlendirilebilecek önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Hollanda – 2024 vergi düzenlemeleri içinde tartışılan ek kar dağıtım vergisi
Hollanda’da 2024 bütçe tasarısının parçası olarak yürürlüğe girmesi planlanan yeni vergi düzenlemeleri tartışılıyor. Bunlar arasında, Türkiye’den Hollanda aracılığı ile yurtdışında yatırım yapan şirketleri de yakından ilgilendirebilecek bir konu var.
Hollanda’da halen yurtdışına ödenen faizler üzerinden uygulanan koşullu ek stopaj (conditional withholding tax) yükümlülüğünün 2024 yılından itibaren kar payı (dividend) ödemeleri üzerinden de uygulanması gündemde. Söz konusu stopaj oranı yürürlükteki en yüksek kurumlar vergisi oranı ile belirleniyor (mevcut durumda 25.8%). Her ne kadar ek stopaj uygulamasının devreye girmesi için bazı koşulların sağlanması gerekse de (yurtdışında düşük vergi yükü, melez kurumların kullanılması veya yeterli ekonomik faaliyetin olmadığı – low substance- durumlar) uygulamada bu konuların yorumlanması ve bir incelemede kanıtlanması gibi ilave güçlükleri de barındırıyor. Ayrıca fon yatırımcısı veya holding şirketleri gibi yatırımdan başka ekonomik faaliyeti olmayan kurumların durumunu riske sokabileceği değerlendiriliyor.